Doç. Dr. Fikret Birdişli*
Rusya, Çin gibi dünyanın en geniş topraklarına sahip ve ikisi de doğal bir
korunaktan mahrum. Yani saldırıya açıklar. Coğrafyanın dezavantajını yine
coğrafya ve iklim kapatıyor. Rusya'yı işgale kalkışanlar geniş topraklar
nedeniyle ikmal hatlarının çok uzaması ve iklim koşullarına bağlı olarak
başarısız olmuşlar. Örneğin, Ruslar Napolyon ve Hitlerin işgalinden soğuklar ve
kış sayesinde kurtulmuşlardı. Bu durum Rus stratejik kültürüne derin bir
ofensif militarizm katmış. Slav kültürüne uygun olarak Ruslar ikiyüzlülükten
uzak bir basitlik taşırlar. Fakat Rus sosyolog J. Novicov’a göre bireysel
olarak sakin ve nazik kalpli olan Slavlar, dini fanatizmle birlikte beklenmedik
zülüm ve vahşete meyillidirler.
Coğrafi olarak savunmasız olan Ruslar etraflarında yer alan Doğu
Avrupa halklarını Batı’ya karşı; Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerini Çin ve
Hindistan üzerinden gelen İngiliz tehdidine karşı; Kafkasları da Osmanlı
tehdidine karşı ön savunma hattı olarak kullanmışlar. Yani adeta duvar gibi. Bu
savunma jeopolitiği hala geçerli. Bu nedenle gerek Doğu Avrupa’ya gerekse Orta
Asya’ya karşı Rus politikaları oldukça hırslı ve paternalisttir.
Rusya tarihsel savunma
doktrinini üç esas üzerine inşa etmiştir. İç kolonizasyon (Internal
Colonization), Ruslaştırma(Russification), Gömülü (embedded) Etno Federal
Yapılanma veya başka bir ifade ile Matruşka Modeli. Bunların detayları ile sizi
sıkmayacağım.
Sovyetlerin dağılmasından
sonra Rusya Federasyonu bu jeopolitik savunma hatlarını koruma telaşına düştü,
bunun için Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurdu ama bu yapı umut ettiğinden
daha gevşek bir yapılanma haline geldi. Amacı bir Rus commonwealth’i
oluşturmak. Bu politikaya ters giden Kazakistan Devlet Başkanı geçenlerde
“kendi isteğiyle!” görevden ayrılmıştı.
11 Eylül saldırılarının
ardından ABD’ye koşullu destek veren ve eski Sovyet ülkelerindeki üslerini açan
Rusya, bu desteğin karşılığında Rus sınırına yakın AB üyesi olmayan Doğu Avrupa
ülkeleri ve eski Sovyet cumhuriyetlerinin -bunlar arasında özellikle
Ukrayna’nın- sonsuza kadar Rusya’nın etki alanının bir parçası olarak kalması
ve Doğu Avrupa ülkelerinde NATO askeri tesislerine yer verilmemesi konusunda
teminat istedi. Batı’nın verdiği bu teminata rağmen Rusya’nın periferinde yer
alan ülkelerde Arap Baharından önce hareketlenmeler başladı ve renkli devrimler
olarak anılan halk hareketleri baş gösterdi.
Rusya bunları güç
kullanarak ve orantısız şiddet göstererek bastırdı. Özellikle Çeçenlerle olan
savaşı çok şiddetli ve kanlı gerçekleşti. Batı’nın bu kitlesel eylemlere olan desteği
ve Ukrayna’yı NATO’ya alma çabaları Rusya için bardağı taşıran son damla oldu.
Önce enerji kartını kullanarak Avrupa’ya gözdağı verdi ardından Matruşka Modeli
gereği periferinde yer alan ülkelerde yerleştirdiği Rusları kullanarak
Ukrayna’da Batı yanlısı iktidarın önünü kesti ve tüm periferine gözdağı olarak
Kırım’ı ilhak etti. Bu fiili durum özellikle Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin
gözünü oldukça korkuttu. Batı ve ABD buna karşı Rusya’nın silahını kendine
karşı kullanmaya karar verdiler ve dünya piyasalarına petrol ve doğalgaz arzını
artırarak Rusya’nın enerji gelirlerini yarı yarıya düşürdüler.
Rusya’ya karşı uygulanan
ambargo ve ekonomik savaş gerçekten Rusya’yı çok sarstı. Tam Rusya’ya diz
çöktüreceklerdi ki Suriye krizi baş gösterdi. Rusya bu sayede ABD’den sonra
başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’ya silah satan ikinci ülke konumuna geldi.
Ortadoğu’ya silah ihracatının %25’ine yakınını tek başına karşılamaya başlayan
Rusya kendine uygulanan ekonomik yaptırımların yaralarını kolaylıkla sararak dünya
politikasında rol alacak güçlerden biri olma yolunda hızla ilerledi. Rüzgâr
Rusya’nın arkasından esmeye başlamıştı. Siber teknolojide çok iyi olan Rusya
elindeki imkânları adeta bir silah gibi kullanıp ABD seçimlerine müdahale edip
Trump’ın iktidara gelmesine, İngilizlerin Brexit sürecine müdahale edip
Avrupa’dan kopmasına neden oldu. Bu sırada Türkiye’de yaşan 15 Temmuz’u kendisi
için bir fırsata çevirdi. Sosyal medyada Erdoğan’ın uçağının Rus jetleri
tarafından korunduğu gibi hayali iddialar tüm ülkeyi kasıp kavurdu. Ortadoğu’da
tüm aktörlere oynayan Rusya Türkiye ve ABD’nin karşı karşıya gelmesini kendisi
için tarihsel bir fırsat olarak görüp Türkiye ve Rusya arasında yaşanan suikast
ve skandalları sinesine çekti. Bu tutumunun karşılığını Türkiye’ye S-400 -hatta
belki de uçak- satarak almanın yanı sıra Türkiye’yi NATO’dan kopartmayı umut
ediyor. Fakat şu günlerde bu umudunu biraz kaybetse de Türkiye ile Batı’nın
arasının tarihte hiç olmadığı kadar açılması ve Türkiye’nin AB’den uzaklaşması
kendisi için yine de tatminkâr bir sonuç sayılır.
Sovyetlerin dağılmasının
ardından Ruslar derin bir travma yaşamış Batı’dan kalkan küçük bir yabancı
uçağın Rus sınırından geçip Kızıl meydana iniş yapması Rusların yaşadığı en
derin tarihsel aşağılama olarak belleklerinde kalmıştı. Bu nedenle Putin
Ruslara tarihsel onurunu yeniden kazandıran bir lider olarak adeta peygamber
gibi görülmekte, Putin’in her uygulaması Rusya’da mesianik ve apotezis zirve
yaşamaktadır.
Rusya’nın siyasal kültürü
Kto-Kovo Prensibine dayalı baskın güç ve hiyerarşik statü üzerine kuruludur. Bu
nedenle siyasal anlaşmazlıkları uzlaşarak değil çatışarak çözmeye daha
yatkındır ve haliyle Rus siyasal kültürü antogonistik mücadele üzerine
kurgulanmıştır. Bu nitelik tarihsel olarak enternasyonal sınıf mücadelesi,
emperyalizme karşı mücadele, küresel güç dengesini kendi lehine etkileme olarak
dış politikaya yansımış ve halen yansımaktadır.
Yeniden nükseden Rus
stratejik kültürü için yabancı devletler: düşmanlar, vasallar, geçici
müttefikler ve manipülasyon için müsait aptallar (usuful fools) olarak anlam
taşırlar. Ruslar gerçekten de kendilerinden başka kimseye güvenmezler.
Özellikle tarihsel olarak Türkler ve Müslümanlarla bir güven bulanımı hep var
olmuş. Aynı şey Türkler için de geçerlidir. Netice'de Türkler için Ruslar
tarihte en çok savaştığı ve yenilgi aldığı bir ulus.
Sonuç olarak Rus jeopolitiği nedeniyle Rusya'nın çıkarları ile Türklerin
çıkarları tarih boyunca hep çakışmış ve çakışmaya devam edecektir.
*İnönü Üniversitesi
Öğretim Üyesi, İnönü Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü
Eklenme tarihi: 09 / 11 / 2019
Haber Okunma: 817